Forum Alemi

SEO

vBulletin Search Engine Optimization

Geri Git   Forum Alemi

Forum Ankara

  #1  
Alt 26.Haziran.2019, 08:41
bilaL bilaL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Super Moderator
 
Üyelik tarihi: 23.Haziran.2015
Mesajlar:
Standart Avrupa topluluklarının kuruluşu ve tarihi gelişimi hakkında

AVRUPA TOPLULUKLARININ KURULUŞU VE TARİHİ GELİŞİMİ




Avrupa Toplulukları tarihinin başlangıç, noktasının , genelde, İkinci Dünya Savaşını izleyen yıllar olduğu kabul edilir.Bu yıllar bir daha böyle acılarla karşılaşmak için Avrupa’da bir birlik yaratılması gerektiği bilincinin kıta uluslarında ya da en azından yöneticilerinde uyandığı dönemdir.İkinci dünya savaşın da yıkık tükenmiş çıkan Avrupa’ nın yeni bir politik ve ekonomik model arayışı içine girdiği görülmektedir.Marshall yardımı adı altında Avrupa’ya akan ABD sermayesinin kendilerini giderek ABD’ye bağımlı kılacağını ve rekabet edebilirliklerinin kalmayacağını gören güçsüz Batı Avrupa ekonomileri, ekonomik potansiyellerinin bir araya getirilmesiyle güçlü bir Avrupa Ortak Pazarı oluşturulması konusunda mutabakata varmışlardır.Bütünleşmenin Pazar genişlemesine, bunun da kapital ve teknolojinin hızlı gelişimine yol açacağı düşünülmüştür.Avrupa Topluluğunun kuruluşundaki esas ekonomik sebep budur.Hızlı bir ekonomik kalkınma ile savaşın yıkıntılarından kısa sürede kurtulmak isteği de, ortak pazarın gerçekleştirilmesinde itici bir etken olmuştur. ABD’nin , Marshall palnı çerçevesinde, Avrupa’nın kullanması için sağladığıyardımın ortak çıkarlar doğrultusunda etkin bir biçimde kullanılması, Avrupa ulusları arasındaki işbirliğinin ilk somut uygulama alanı olmuştur. Sovyetler Birliğinin batıya doğru yayılmasının engellenmesi de, Avrupa Topluluğunun kuruluşundaki esas felsefesinin politik boyutunu oluşturmaktadır.

9 Mayıs 1950’de Fransız Planlama örgütü başkanı Jean Monnet’in görüşlerinden de etkilenen zamanın Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman, Ruhr bölgesindeki varlıklı kömür ve demir madenlerinin Almanya ile beraber ve bir “uluslar üstü” örgüt aracılığıyla işletileceğini , aynı ideale sahip diğer demokratik Avrupa ülkelerininde bu örgüte katılabileceklerini açıklamıştır.Planın arkasındaki motif ise , savaş sanayinin ana maddeleri olan demir ve çeliğin üretim ve kullanım yetkisinin uluslarüstü bir organa verilmesi , Avrupa Birliğinin başarılması ve gelecekteki bir Fransa-Almanya çatışmasının önlenmesi için yeni bir ekonomik ve politik çerçevenin gerekliliğine olan inançtır.Çağrıya Almanya’nın yanı sıra İtalya , Hollanda , Belçika ve Lüksemburg’un da müspet yanıt vermesi üzerine , bu altı ülke arasında imzalanan 1951 Paris Antlaşması ile Avrupa kömür ve çelik topluluğu(AKÇT) kurulmuştur.

Başarıyla gerçekleştirilen bu ilk adımı iki başarısız teşebbüs izlemiştir : 1952 tarihli Avrupa Savunma Topluluğu ve 1953 tarihli Avrupa Politik Birliği.Sadece askeri politik amacı olan bütünleşme çabalarının başarısızlıkla sonuçlanması “ekonomik bütünleşme gerçekleştirilmeden politik bütünleşme sağlanamayacağı” yolunda bir görüş doğmasına yol açmıştır.

A.K.Ç.T. başarısı ve yukarıda belirtilen görüşten hareketle kömür ve çelik gibi sınırlı endüstrilerden artık ekonominin tüm sektörlerini kapsayacak bir bütünleşme aşamasına geçilmesine karar verilmiş ve 1957’de imzalanan Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (A.E.T.) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu Euratom kurulmuştur.

Avrupa’da oluşturulmaya çalışılan bu yeni yapılaşmanın temelinde Gümrük Birliği vardır.Nihai hedef kurucuların kafasında başlangıçtan beri var olmasına rağmen başlangıçta öncelik pratik ve tamamen haklı nedenlerle Gümrük Birliğine verilmiştir.Anlaşmaya imza koyan ülkeler kendi aralarındaki tüm gümrük engellerini ve diğer kısıtlamaları terk etmeyi ; eder ve teslim koşulları , ulaşım masrafları , üreticilerin seçimi vb. açılardan üreticiler , tüketiciler veya kullanıcılar arasındaki tüm farklı uygulamaları kaldırmayı ; devlet sübvansiyonlarına veya bağış şeklindeki yardımlara son vermeyi ve piyasaların işleyişine müdahale eden tüm uygulamaları kaldırmayı kabul etmişlerdir.

Avrupa ekonomik topluluğu, Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg ve İtalya Devletlerinin yetkilileri arasında 25 Mart 1957’ de İtalya’nın Roma kentinde imzalanan anlaşma ile kurulmuştur.Avrupa ekonomik topluluğuna, Hukuken ve fiilen uluslar arası bir kuruluş olma niteliğini kazandıran bu anlaşma, yan olan devletlerin onayını bir yıl bekledikten sonra,1 Ocak 1958 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Avrupa ekonomik topluluğunun nihai hedefi Avrupa’nın siyasal bütünlüğe ulaşmasıdır.Bu hedefe varmak için ön görülen ekonomik eşitliğe sağlamak üzere, ilk araç olarak bir gümrük birliğinin kurulması düşünülmüştür.Böylelikle üyeler gümrük birliği gereğince, kendi aralarındaki gümrük vergilerini sıfıra indirip, dış dünyaya ortak bir gümrük tarifesi uygulamak suretiyle ticareti engelleyen her türlü sınırlamayı kaldırarak, dış ticaretlerinin genişlemesini sağlamayı amaçlamaktadırlar.

Üye devletler arasındaki gümrük birliği, bütün endüstri mallarında ve tarım ürünlerinin çoğunda Roma anlaşmasında öngörülen tarihten bir buçuk yıl önce, 1Temmuz 1968’de gerçekleşmiş, ulaştırma ve enerji alanlarındaki gecikmelere rağmen, AET “geçiş dönemi” adı verilen ilk uygulama devresinin sonu olan , 31 Aralık 1969 tarihinde anlaşma ile saptanan hedeflerin çoğuna ulaşmayı başarmıştır.

Topluluğun gümrük birliğini gerçekleştirme süreci içerisinde kaydettiği ekonomik kazançlar diğer Avrupa ülkelerini de Topluluğa katılmaya teşvik etmiştir.ilk olarak, İngiltere, İrlanda ve Danimarka tam üye olarak topluluğa 22 Ocak 1972 tarihinde katılmış, Norveç’in katılma anlaşması ise, adı geçen ülkede yapılan bir referans ile reddedilmiştir.Katılma Anlaşmaları ile yeni üyeler Tam üyeliğin getirdiği tüm yükümlülükleri kabul etmişlerdir Ancak, bazı alanlarda özellikle ticaretin serbestleştirilmesi ve mali katkılar gibi, yeni üyelere beş yıllık bir ahenk devresi tanınmıştır.

Topluluğun üye sayısı 1981 yılında Yunanistan’ın katılmasıyla 10’a , 1.1.1986 tarihinde ispanya ve Portekiz’in de katılmasıyla 12’ye yükselmiştir.

Topluluğa üye ülkelerin sayısının 12’ye yükselmesi sonrasında, üyelik için başvurusunda bulunması’nın ardından, 17 Temmuz 1989’da Avusturya, 1990 yılında Kıbrıs Rum kesimi, 1991 yılında Malta, 1992’de ise İsveç, Finlandiya ve İsviçre bu doğrultuda bir karar almışlardır.

Topluluk Bakanlar Konseyinin 1992 Haziran ayında Lizbon’ da gerçekleştirdiği doruk toplantısında topluluğunun üçüncü kez genişlemesi doğrultusunda bir siyah alınmıştır.

Aynı toplantıda, EFTA üyelerinin topluluğa katılmaları için 1993 yılında katılma müzakereleri açılması kabul edilirken, diğer tam üyelik başvurusunda bulunan ülkelere net bir yanıt verilmemiş, sadece işbirliğinin her alanda artarak geliştirilmesi kararlaştırılmıştır.

Avrupa Topluluklarının Derinleşme Süreci ve Topluluk İç Pazarının Oluşturulması

Kurucu üyeler arasında gümrük birliği, üyeler arasında gümrük vergileri ile eş etkili vergilerin, miktar kısıtlamaları ve eş etkili tedbirlerin kaldırılması ve Ortak Tarım Politikası tedbirlerinin belirlenmesi suretiyle tarım ürünlerinin de serbest dolaşımının sağlanması 1968 ortalarında gerçekleştirilmiştir.

Dünyadaki ekonomik konjonktürdeki müspet ortamın yanı sıra, gümrük birliğinin sayesinde, Roma Anlaşması’nın yürürlüğe giriş yılı olan 1958 ile 1972 yılları arasında 6’lar arasındaki ticaret 6.8 milyar dolar’dan 55.9 milyar dolara yükselerek % 824 oranında artmıştır.Bu yükselme, 6’lar arasındaki ticaret topluluk içi ticaret payını arttırmıştır 1958 yılında ' olan bu pay, 1972’de R ye çıkmıştır.Altılar, dış ticaretlerinin yaklaşık yarısını kendi aralarında, diğer yarısını da birlik dışı ülkelerle yapmaya başlamışlardır.

Böyle oluşu hiç kuşkusuz, Altıların Topluluk dışı ülkelerle ticaretlerinin artmadığı anlamına gelmez . aksine,aynı dönemde, bir bütün olarak topluluğunun topluluk dışı ülkelerden ithalatı "5, bu ülkelere yönelik ihracatı ise %6 oranında yükselmiştir.Ancak, Aynı dönemde kendi aralarındaki ticaretteki ‚4 oranlı artış göz önüne alındığında, bu artışın ticaret sapması sonucu düşük gerçekleştiği söylenebilir.

Ne var’ ki “ birinci genişleme”den sonra topluluk içi ticaretin artış hızında düşme eğilimleri belirmiştir.Nitekim 1973-81 arasında AET-10 çerçevesinde dışsatım 92.3 milyar ECU’ den 278.6 milyar ECU’ye yükselerek 38 oranın’ da yani topuluk içi ihracattan daha çok artmıştır.

Topluluk içi ticaret artışının, gümrük birliğinin kurul ilk yıllarda büyük oranlarda gerçekleşmesine karşılık, sonraki yıllarda artış hızının yavaşlaması doğaldır.Zira, topluluk içi ticaret sapması ve ticaret genişlemesi, hep beraber topluluk içi ticaret hacmini genişletilmişlerdir.Ancak, statik refah etkileri, bir kereye özgü artışlar yaratırlar.

Bununla beraber , AET örneğinde topluluk içi ticareti gerçek potansiyelinin altında tutan başka etkenler ve politikalar da söz konusu olmuştur. Gerçekte bütünleşmiş bir “iç Pazar’a ulaşılamamış olması bunda esas etkendir”

Topluluğu gümrük birliğine rağmen bütünleşmemiş bir Pazar yapısı arz etmesi aşağıda sıralanan etkenlerin doğal bir sonucudur.

i) Kaldırılan gümrükler ve miktar kısıtlamaları yerine “teknik ticaret engelleri” getirilmiştir.1970’li yıllardaki petrol şokları ve bunarlı izleyen durgunluk döneminde üye ülkeler milli endüstrilerini korumak amacıyla, teknik standartları öne sürerek ithalatı önleme eğilimine girmişlerdir. “Görünmez ticaret engelleri” de denebilecek bu engeller, gümrük vergileri ve kontenjanlarda daha etkilidir.Zira, gümrük vergileri veya kontenjan, ithalatı durdurmaz, miktarını azaltır.

ii)üye devletler halk alımları alanında kendi milli şirketlerini kayırıcı şekilde davranmışlardır.Kamu sektöründe diğer üye devletlerin şirketleri, milli şirketlerle aynı şansa sahip olamamışlardır.Neticede, Halk sektörü topluluk içi rekabete açılamamış; bu alanda , bütünleşmiş bir iç piyasa kurulamamıştır.

ii) Çeşitli endüstri dallarında devlet yardımlarının sürmesi, bu üretim dallarının topluluk içi rekabet dışında tutarak, serbest ticaret kurallarının geçerli olmasını engellemiştir.

iv) Her üye devletin değişik vasıtalı vergiler sistemine sahip oluşu, topluluk içi ticarette önemli bir mani oluşturmuştur. Katma değer vergisinin toplulukça uygulanmaya başlaması da sorunu çözmemiş; farklı oranlar, değişik istisna ve bağışıklıklar, topluluk içi ticaret üzerinde mani oluşturmayı sürdürmüştür.

v) Gümrük sınırlarının varlığı, çeşitli formalite ve kontroller , topluluk içi sınırlarda araç ve malların bekletilmesini gerektirerek, vakit ve kaynak kaybına yol açmıştır.

vi) Mallar için gerçekleştirilemeyen bütünleşmiş bir piyasa işgücü dışındaki üretim faktörleri açısından da sağlanamamıştır.

Özellikle kapital hareketleri üzerinde ağırbaşlı kısıtlamalar bulunmaktadır. Hizmet edimi serbestisi ve bununla yakından ilgili olarak yerleşme hakkı alanında hayli yol alınmış olmakla birlikte, üretim faktörleri akıcılığı, beklenen düzeye ulaşamamıştır

Topluluğu oluşturan 12 üye devlet yukarıda sayılan unsurların da etkisiyle bütünleşmiş tek bir piyasa yada iç Pazar kuramamışlardır. Topluluk ekonomisi, A.B.D veya Japonya gibi tek bir piyasa yerine, 12 ayrı piyasadan oluşmaktadır.Topluluk piyasanın bu şekilde parçalanmış oluşu, imalat sanayinin yanı sıra, araştırma ve geliştirme alanında da ölçek ekonomilerinden yararlanma fırsatını sınırlamaktadır.Örneğin topluluk, üyeleri, b,r bütün olarak alındıklarında, araştırma ve geliştirme için Japonya kadar harcama yapmaktadır.Ancak harcamaların milli düzeyde yapılması, lüzumsuz tekrarlarla yol açmakta, büyük projeler, milli bütçelerle karşılanamamakta ve hayata geçirilememektedir. Piyasaya çıkartılan yeni bir ürünün, değişik milli standartlara müsait olmasının gerekmesi ise , maliyetleri ve tüketicinin ödeyeceği fiyatları yükselmektedir.

Sonuçta, topluluk teknoloji ve verimlilik düzeyinde A.B.D ve Japonya’nın gerisinde kalmış, dünya dışsatım piyasasının dinamik sektörlerinde topluluk piyasasına artan oranlarda girmeye başlamışlardır.

1980’den sonraki 7 yıl içinde, gayrisafi yurtiçi hasıla artışları, Japonya ve A.B.D için sırasıyla ' ve  iken, Topluluk’ ta  düzeyinde gerçekleşmiştir.

AVRUPA’DA BÜTÜNLEŞME HAREKETLERİ

Avrupa topluluğu kurulduğu günden b uyana, ekonomik alanda elde ettiği kazanımlara rağmen ,henüz gerçek anlamda, ne ABD ile rekabet edebilir bir yüzeye gelmiş , ne de teknolojik gelişme açısından Japonya’yı yakalayabilmiştir.

Avrupa topluluğu tek pazarının kuruluşu, artık ekonomik üstünlüğü sahiplenmek isteyen topluluğun güçlü bir atağı niteliğindedir.Bu kapsamda, Topluluk, tek pazarını alım gücü yüksek bir pazara genişletmek ve siyasi pekiştirmek amacıyla EFTA ülkeleri ile Avrupa ekonomik Alanı’nı kurmaktadır.Bunun yanı sıra, topluluk tesir alanını genişleterek Avrupa’nın yeni demokrasilerinin vasiliğini de üstlenmektedir.

Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine gerek ekonomik ve teknik gerekse siyasi desteğine esirgemeyen Topluluk, bu ülkelerin istikrarlı bir ekonomiye sahip olabilmeleri amacına yardımcı olabilmek için ilk aşamada bir serbest Ticaret bölgesi yaratan “ortaklık anlaşmaları” imzalama yoluna gitmiştir.

“Avrupa anlaşmaları” olarak nitelenen bu anlaşmaların gerçek hedefinin sözkonusu ülkeleri Topluluk üyeliğine hazırlamak olduğunu söylemek hiç de yanıltıcı bir öngörü olmayacaktır.

Avrupa Ekonomik Alanı – AEA (European Economic Area – EAE) İşlevleri ve Beklentileri

EFTA Ülkeleri Açısından : EFTA ülkelerinin AEA’ ya ilişkin ilgilerinin iki esas odağı vardır. Bir taraftan ,AEA ,EFTA’ ya uzun vadede Avrupa topluluğunun hızla gelişen ekonomik bütünleşmesine çok az veya hiçbir dış siyaset sorunu yaşamadan iç olabilme imkanı verecek ,veya bir başka deyişle ,AEA ,EFTA ülkelerine ,AT’ nin iç Pazar ve bağlı projelerine hiçbir ayrımcı etkiye maruz kalmadan katılabilmeleri için müsait bir ortam sağlıya bilecektir.

Diğer taraftan ,AEA’ nın kurulması EFTA’yı kurtaracak , beklide yeni bir canlılık da kazandıracaktır. Elbetteki AEA ,EFTA ülkelerinin göreli olarak ekonomik gelişme açısından bütünleşmesini tamamlamış ve saha içerisinde çekirdeği oluşturulacak olan Avrupa topluluğunun gerisinde kalabileceği gibi güçlü bir olasılık da taşmaktadır.Ancak ,başlangıçta var olan statükoya dönüş EFTA ülkeleri açısından batı Avrupa ekonomisinin “çevre” sine düşme gibi bir riski vurgulamaktadır.

Yaratabileceği tüm menfi etkilere rağmen ,bir bütün olarak EFTA ülkeleri ,resmi düzeyde AEA’ nın kurulmasına büyük önem verilmiştir. Nitekim 14 – 15 Aralık 1987’deki Cenevre görüşmeleri bildirisinde ,EFTA bakanları , “Avrupa topluluğu ile topluluğun iç pazarının tamamlanmasına büyük gelişmelerine enlem olarak işbirliğini güçlendirmek ve bu süreçte yer almak yerine daha dinamik ve homojen bir Avrupa ekonomik alanının kurulması yönündeki katkılarını artırmayı garanti edeceklerini” belirtmişlerdir.

Topluluk açısından işlevleri : Avrupa ekonomik alanının oluşturulması inisiyatifinin, 1977’den bu yana EFTA ile topluluk arasında daha yoğun bir işbirliği için çabalayan EFTA tarafına ait olduğu bir gerçektir.Buna rağmen,1984’teki Lüksembourg toplantısı sonrasında kabul edilen ve hızlı bir entegrasyonu hedefleyen program doğrultusunda, topluluğun, EFTA ülkeleri ile özel olarak ilişkilerini AEA fikri çerçevesinde geliştirmeye büyük önem verdiğini görüyoruz.Her ne kadar topluluk yetkilileri, başlangıçta AEA hakkındaki demeçlerinde, EFTA üyesi ülke yetkilileri, kadar heyecanlı değillerse de uygulamalardan topluluğun umumi bakış açısının müspet olduğu ve bu günkü şartlar da AEA’ nın kurulmasını aktif olarak ortaya çıkmaktadır.

Topluluğun AEA hakkındaki görüşü, Brüksel’de şubat 1988 tarihindeki topluluk EFTA birleşik bakanlar toplantısında Martin Bangeman tarafından aşağıdaki gibi açıklanmıştır.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
avrupa, gelişimi, hakkında, kuruluşu, tarihi, topluluklarının
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Açık

Forum Jump


Tüm Zamanlar GMT Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 08:21.


Search Engine Optimisation provided by DragonByte SEO v2.0.37 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.
-----