![]() |
![]() |
#1
|
|||
|
|||
![]()
Türkiye'nin tuz ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılayan Tuz Gölü dünyanın en önemli doğal alanlarından da biri...
Çoğumuzun ilköğretim yıllarından aklında kalan bir coğrafya bilgisidir Tuz Gölü. Hakkında pek çok bir şey bilmediğimiz bu gölün yakınından belki de defalarca geçip gitmişizdir. Van Gölü’nden sonra Türkiye’nin ikinci büyük gölü olduğunu biliriz. Ancak gölün üzerinde teknelerin yüzmediğini insanların üzerinde rahatça yürüyebildiğini düş etmemişizdir. İlham verici bir güzelliğe sahip olan bu göl aynı zamanda saflığı ve temizliği hissettirecek kadar beyazdır. Masallarda anlatılan sihirli diyarlara benzer. İstediği vakit gözden kaybolur hiç beklemediğiniz bir anda ise karşınıza çıkıverir. Bu masalsı gerçekliği daha yakından görmek için İç Anadolu Bölgesi’ne doğru minik bir seyahat yeterli olur. YERYÜZÜNÜN VE GÖKYÜZÜNÜN BİRLEŞTİĞİ YERDE Ankara’nın güneydoğusundan Şereflikoçhisar’a doğru yol alırken batı yönünden gözünüze gelen ışıltı sizin ‘ak göle’ doğru yaklaştığınızın habercisidir. Gölün büyüklüğü ve beyazlığı karşısında gözleriniz kamaşır. Bu beyazlık o kadar geniş bir alanı kaplamıştır ki bir an için kar yağdığını düşünürsünüz. Yazın bunaltıcı sıcağında dahi beyazlığın zihinlerde bıraktığı soğuk duygusu etkilidir. Bu ucu bucağı görünmeyen beyaza ilk adımı atmak ise heyecan vericidir. Önce ihtiyat vardır ister istemez. Kırılacakmış gibi duran bu narin zeminin üstünde ani kayıp gideceğini düşünür insan... Ya da ilk adımda içine batacağını... Ama beklentilerin tam bilakis katı bir tuz tabakası bekler bizi gölün zemininde. Zaten ilk adımdan sonrası çok daha kolaydır. Tüm beyazlığın sadece tuza ait olduğunu ve tuzdan öte hiçbir şey olmadığını kavrarız hemen. Atılan adımlar düzelmiştir artık. Yapılacak tek şey gölün üzerinde uzun bir yürüyüşe çıkmaktır. Gölde yürümeye başladığınızda iç kısımlara doğru ilerleyin. Bir süre sonra bembeyaz bir denizin tam ortasında yalnız kaldığınızı hissedeceksiniz. Eğer kapalı ve yağmurlu bir havada geziyorsanız gölün üzerinde biriken ince su kümeleri size gökyüzündeki bulutların halini de yansıtır. Gölün üzerinde mi yürüyorsunuz yoksa gökyüzünde mi belli olmaz. Yeryüzü ve gökyüzünün birleştiği o an her şey sadeleşir. Boyutların ve renklerin tadına ama her şeyden öte sessizliğin vermiş olduğu huzura doyamazsınız. KUŞLARIN BARINAĞI Güneşin altında parlayan tuz kristallerinin beyazlığı buz tutmuş suyu andırır. İç Anadolu Bölgesi’nin az yağış alması akarsu bakımından da fukara kılar bölgeyi. Bu yüzden gölün suya özlemi gibidir bu engin beyazlık... Melendiz Irmağı pek çok küçük akıntı ve yeraltındaki tuzlu su kaynaklarıyla beslenmek zorunda kalan Tuz Gölü bin beş yüz kilometrekarelik bir alana sahip. Suyun en bol olduğu ilkbahar aylarında dahi yüzölçümü en çok yüz otuz bin hektara ulaşıyor. Ancak yazın aşırı buharlaşmayla beraber Tuz Gölü’nün tamamı neredeyse çöle benzer. Kuruyan bölgelerde otuz santimetreyi bulan bir tuz tabakası oluşur öyle ki suyun içindeki tuz oranı yüzde 32.4’e varır. Gölde gezinirken tuz konsantrasyonunun yüksekliği nedeniyle sucul bitkilere rastlanmaz ancak göl çevresinde akarsuların etkisinde kalan kısımlarda tuza dayanıklı seyrek nebat örtüsü görmeniz mümkün. Tuzdan başka ürünü olmayan gölün kıyısına yakın yerlerde yetişen kavunların tadının mükemmel olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Nebat örtüsünün zayıflığına nazaran kuş popülasyonu yönünden Türkiye’nin en varlıklı gölleri arasındadır Tuz Gölü. Dünyanın da en önemli doğal alanlarından biri kabul edilir. Kış yağmurlarıyla beraber oluşan sulak saha su kuşları için önemli bir kışlama sahası oluşturur. İlkbaharda göl içinde oluşan adalar bataklıklar; bataklık kırlangıcı suna angıt çamurcun kılıçgaga kocagöz ve martı türlerinin kuluçka yapmalarına imkân sağlar. Tuz Gölü aynı zamanda flamingoların Türkiye’deki en önemli kuluçka alanıdır. Bu yüzden gölde yürümeye başladığınızda yanınızda bir dürbün bulunmasında yarar var. TUZ ÜRETİMİ SÜRÜYOR Türkiye’nin yekün tuz ihtiyacının yüzde altmış beşini karşılayan Tuz Gölü’nün üretim kapasitesi yılda bir milyon ton civarında... Buradaki tuz üretimi çok da eskiye dayanıyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminde göl etrafında doğal olarak oluşan tuz blokları kırılarak anında tüccarlara satılıyor; develere yüklenerek dağıtılıyormuş. 21. yüzyıl teknolojisinin yardımıyla tuz üretimi daha hızlı. Doymuş tuzlu suyun Kaldırım Kayacık ve Yavşan tuz yataklarına girmesine ruhsat veriliyor. Tuz çökeldiğinde su tekrardan art çektiriliyor. Bu sayede biriken tuzlar hem eski hem de yeni teknoloji sayesinde depolara taşınıyor. Eski sistem de pâreli hat denilen bir ana dekovil hattı göle döşenmiş. Bu minik demiryolu sayesinde her yıl gölün değişik bölümlerinden katarlarla tuz depolara çekiliyor. Görsel olarak çok güzel görüntüler sunan bu sistem günümüz teknolojisinin yanında daha yavaş ve pahalı kaldığından şimdilerde yerini çağdaş iş makinelerine bırakıyor. Çıkartılan tuz kamyonlarla depolara daha hızlı bir şekilde aktarılıyor. Şereflikoçhisar’daki özel tuz işletmelerinde yıkanıp kurutulan ve paketlenen tuz Türkiye’nin dört bir yanına gönderiliyor. Bilindiği gibi Konya Ovası dışarıya akıntısı olmayan kapalı bir havza... Ovada biriken ve tuzlanmaya sebep olan çok sular drenaj kanalı açılarak Tuz Gölü’ne akıtılıyor. İrili ufaklı fabrikaların endüstri atıkları da bu kanal sayesinde göle taşınıyor. Gerekli önlemler zamanında alınmazsa gölün beyazlığı yerini çokta iç açıcı olmayan başka renklere bırakacak. Bir gün yolunuz İç Anadolu Bölgesi’ne düşerse yüzemeyeceğiniz balık avlayamayacağınız ama üzerinde saatlerce doyasıya yürüyebileceğiniz bu masalsı göle uğramayı ihmal etmeyin. |
![]() |
Etiketler |
beyazlığın, gölü, ortasında, tuz |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|